Wednesday, November 29, 2006

Eşcinsel Bestecilerden Birkaçı

Eşcinsellik, tarih boyunca insanlıkla birlikte varolan bir kavram. Uygarlıkların gelişimi sürecinde eşcinsellik de toplumlar içinde varlığını sürdürmüş.
Ancak onun bir tabu haline gelmesi, kirli ve sapkın bir davranış olarak görülmeye başlaması da ‘eşcinsel’ tanımının literatürde ilk kez yer almasıyla aynı zamana denk düşüyor. Böylelikle eşcinsellik de, kapalı kapılar ardında yaşanmak zorunda kalan bir dışlanmışlık simgesi haline geliyor günümüze kadar.

PETER ILICH TCHAIKOVSKY

Tchaikovsky eşcinselliğini daima insanlardan saklamayı yeğledi. Alkolle bütünleşen yaşamında kendini bestelerine verdi. Ukrayna’da kızkardeşinin evinde geçirdiği mutlu yazlar, kızkardeşinin oğlu Vladimir Davydov’a aşik olmasından duyduğu suçlulukla bir anda azaba dönüştü.

Eşcinselliğini geri plana itebilmek için evlenmeyi kafasında koydu. Espri yeteneğine hayran olan bir kadınla girdiği ilişki sonrası ona evlenme teklif etti. Evlilikleri yalnızca bir ay sürdü ve Tchaikovsky geçirdiği sinir krizi sonrası intihara teşebbüs etti.

Uzmanlar, Tchaikovsky’nin ölümü üzerine iki teori ürettiler: eşcinsel davranışları yüzünden eski okulunda bir onur kurulu tarafından yargılandı ve intihar etmesi kararı uygun görüldü veya kraliyet ailesinin bir erkek üyesi ile romantik ilişkiye girmesi üzerine zehirle intiharı için teşvik edildi.

Bugün Tchaikovsky bütün zamanların en büyük bestecilerinden biri sayılıyor. Olağanüstü melodik yaratıcılığı, parlak orkestral yazısı, romantik ve tutkulu müzik duyarlılığı hayranlık vericidir.

REYNALDO HAHN

Hahn’ın biyografilerini kaleme alan yazar Marcel Proust ile önemli bir birlikteliği vardı. Piyano süiti Portraits de Peintres’i Proust’un şiirlerinden esinlenerek bestelemiştir.
Proust’un biyografisini yazan George Painter, yazarı şu homofobik cümlelerle suçlar: “Bu Sodom çukurunda Proust kendi huylarını takip ederek, kendi gibilere aşik oluyordu.”
Edmund White adlı başka bir Proust biyografisi yazarı, Proust’un roman karakteri Swan’ın Oddette’yi Paris’te geceyarısı arayışının, Proust’un sevgilisi Hahn’ı Paris’te bir gece ümitsizce aramasının bir yankısı olduğunu belirtiyor.
Jean Yves Tadié, 1986’da yazdığı, Marcel Proust: Bir Biyografi kitabında Proust’un Jean Santeuil adlı romanını Hahn’dan ayrıldığı için yazmayı bıraktığını, çünkü romanı bu genç besteci için yazmaya başladığını ekliyor.

KAROL MACIEJ SZYMANOWSKI

Karol Szymanowski, sanatla derinden ilgilenen bir ailenin çocugu olarak doğdu. Bestelemeye ve piyano çalmaya çok küçük bir yaşta başladı. 1901’de Varsiva’ya tekniğini geliştirmek üzere gitti. Daha sonra Berlin’de ve Viyana’da yaşadı.
1914-1917 yılları arasında Avrupa’nın müzikal toplumundan izole edilmiş olarak pek çok beste yaptı; İslam kültürü, erken Hıristiyanlık tarihi, eski Yunan drama ve filozofisi ögrendi.
Müziği Paterewsky, Fitelberg ve özellikle homoseksüel doğasını paylaştığı Arthur Rubenstein tarafından yüceltilmiştir.
Szymanowski 20. yüzyılın en önde gelen Polonyalı bestecisi olarak kabul edilmektedir.

FRANCIS POULENC

Poulenc, dindar bir Katolik olarak büyümüş, genç iken çocuklugunun dini inançlarını üstünden atamayan ancak geleneğe aykırı seksüel iştahı ile barışamayan gevşek bir eşcinsel hayatı yaşamıştı.
Bazı yazarlar, Poulenc’in eşcinsellik konusunda ilk açık besteci olduğunu kabul ediyorlar. Kendi seksüel ihtiyacını açıkça tartışıyor, İkinci Dünya Savaşi sırasında, Paris Nazi işgalinde ve diğer eşcinsel sanatçılar kapalı kapılar ardında iken, erkek refakatinin kolunda, Gay Paris adlı toplantılara katılıyordu.

No comments: