Monday, September 25, 2006

Yeni Bir Star; Ali Turca



www.aliturca.com

Uğurkan Erez

www.ugurkanerez.com.tr

Seyfi Dursunoğlu


Sahnede keskin sirke kıvamında olan Huysuz Virjin karakterini üretmiş zeka küpüdür Seyfi Dursunoğlu.

Bazıları "Huysuz" karakterini görünüşü ve tavrından dolayı aşağılama hatasına düşebilir. Aynı kişilerdir ki, "zeka küpü" yakıştırmamı beğenmeyeceklerdir. Fakat tespit edilmesi gereken önemli bir nokta, bu karaktere hayat veren Seyfi Dursunoğlu'nun şahane simultane esprileri ve şimşek gibi çakan hazır cevaplarıdır. Ki, bana kalırsa tüm bu yetenekler arkasında keskin bir zekayı barındırır.

Seyfi Dursunoğlu'nu yalnızca "Huysuz Virjin" kığındayken görenler, çoğu zaman onun kişiliği hakkında yanlış izlenimler edinirler. Oysa Seyfi bey'i yakınen tanıyanlar bilirler ki, o tam bir İstanbul beğefendisidir. Tavırları, nezaketi, tam anlamıyla "Huysuz"un tersidir. Seyfi bey bu konuda şöyle diyor;

‘‘Huysuz çok akıllıca düşünülmüş bir iş. Çok isabetli bir karar aldığımı düşünüyorum. Çünkü kadın giysileri içindeki erkek, birine hadi gel yatalım deyince, hem komik oluyor, hem de espiri olduğu ayan beyan ortada. Aynı şeyi bir kadın ya da erkek komedyen yapamaz, tuhaf olur.’’
Bir ara, yine "Huysuz" kılığında, televizyonda bir eğlence programı sunan Seyfi bey, uzun bir aradan sonra Kanal D'de yayınlanan dans yarışmasını yarattığı karakter ile birlikte izlenir kılıyor. Bu tür yarışmalara olan sert duruşuma rağmen "Huysuz"un performansını kaçırmak istemiyorum. Ve onun sahnede olduğu her anı ilgiyle izliyorum. İlerlemiş yaşına rağmen, aklı ve sıfırdan ürettiği esprileri ile kendine hayran bırakıyor.Bunun yanında Ekşi Sözlük'te hakkında yapılmış aşağıdaki yorum da dikkat çekicidir.

"Seyfi bey' in anlattığına göre, çocukluktan itibaren sürekli şarkı söyler ve kendi çapında showlar hazırlarmış. Lisede Zeki Müren'le ahbaplıkları olmuş ama aralarında bir rekabet varmış. Zeki Müren daha önce sanat hayatına atılarak, daha da yetenekli olduğu için, Seyfi bey'den önce şöhret olmuş. Seyfi bey'in sanat hayatına atılması ise tamamen ekonomik sebeplere dayanıyormuş. Eskiden beri güzel giyinmeye meraklı olan bu şahıs, 450 lira maaş aldığı dönemlerde 250 liraya kazaklar alırmış ancak sonra ailevi bir problem sonucunda evden ayrılmış. bunun sonucunda da maddi olarak sıkıntıya düşmüş. Seneler boyunca hayattaki tek beklentisi hayatını idame ettirebilecek parayı kazanmak olmuş ve bazı geceler bu amaçla 7-8 yerde gösteri yapmış.Huysuz Virjin'e gelince; geçkin, isterik bir kadındır. Seyfi bey'in kendi kişiliği ile bir tezat oluşturuyor olması enteresandır. Çünkü seyfi bey aslında nezakete çok önem veren mazbut bir kişidir (eşcinsel olup olmadığı konusunda hiçbir bilgi vermiyor). Öte yandan Seyfi bey'in "Huysuz"un kişiliğine bürünebilmek için her programdan önce iki kadeh viski içmesi gerektiği de bence enteresan bir bilgidir"-- Kiche

Seyfi Dursunoğlu ve ürettiği "Huysuz" karakteri arasındaki kişilik farkının uçurumlar boyutunda olması yeteneğinin ne düzeyde olduğunun açık bir göstergesidir. Umarım hem yeteneği hem de kişiliği birçok gence örnek olur. Onun gibi pek sık karşılaşmadığımız değerli insanlar fazlalaşır.

BE Club & Otherside

www.projectbe.com

Sanat Güneşimiz; Zeki Müren


Merhum Zeki Müren şüphesiz Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerindendi. Benzersiz yorumu, kibarlığı ve ışıl ışıl giysileri içinde cennet kuşunu andıran görünüşü ile o, yaşadığı süre hep bir duayen muamelesi gördü. Zeki Müren'e beslenen sevgi kendisi gibi efsanevi idi. 60lı yıllarda Zeki Müren'in anında satılan açık hava konserlerine bilet bulamayanlar, muhakkak bir ağaca veya duvara tırmanır, bu tırmanışın getirdiği tehlikeleri göze alırdı, fakat Zeki Müren konserlerini kaçırmazlardı. Bu kadar çok sevilirdi Zeki Müren.

1996 yılında 65 yaşında iken hayata veda eden ünlü sanatçı, servetinin büyük bir bölümünü şehit aileleri vakfına bıraktı. O, büyük bir vatanseverdi ve ülkesi de büyük bir Zeki Müren hayranıydı - bu karşılıklı sevgi seli günümüze kadar değişmedi. Son zamanlarda tanınmış müzisyen ve besteci Özdemir Erdoğan'ın Zeki Müren'i lekeleme çalışmaları da bu nedenden dolayı herkesi şaşırttı. Erdoğan'ın Zeki Müren için söylediği ağır sözler aslında bilinen şeyler olsa bile sadece kendisine zarar verdi, fakat Müren'e beslenen sevgiyi zedelemeye yetmedi.
1931 doğumlu Zeki Müren eşcinseldi. Zeki Müren 60lı yıllarda etek giyerek, uzun tırnakları ojeli ve gözleri dudakları makyajlı olarak sahneye çıkardı. Koyu renkteki saçları da İstanbul'lu sosyete kadınlarınınki gibi sarıya boyatılmış olarak.

Türkiye, sevgili müzisyeninin cinsel tercihine karışmıyor ve bunu bir sorun haline getirmiyordu. Bu cömertliğin nedeni belki de büyük sanatçının homoseksüelliğini doğrudan doğruya açıklamayıp, sadece ima yoluyla belli etmesine bağlıydı. Aslında bütün gerçekleri ortaya koyan sahne kıyafetinden hariç, kamuoyu Zeki Müren'in özel hayatındaki detaylardan haberdar olmuyordu. Basın ile sanatçının arasında yaşanan 'gentlemen agreement' bunun başnedeni olsa gerek. Böylece ölümüne kadar Türk halkının zihniyetinde Zeki Müren, büyük bir sanatçı olarak ve homoseksüaliteden sadece ince bir "iz" bırakmış olarak yaşadı ve yaşamaya devam edecek.

Pop sanatçısı Tarkan'da cinsel tercihini Zeki Müren gibi kamuoyundan uzak tutup ima yoluyla belli etmeye çalışmak istese de buna pek muvaffak olamadı. Medyanın eline geçen sanatçının erkeklerle sarmaş dolaş çektirdiği fotoğrafları ve ardından çıkan yazılar, Tarkan'ın üzerinde öyle bir baskı oluşturmuştu ki, sanatçı Amerika'ya göç etmeyi düşünüyordu. Tarkan bu zor günleri ancak büyük hayran kitlesinin desteği ile atlatabildi. Çünkü onlar için önemli olan pop yıldızının cinsel tercihi değil, sadece müziği ve bu alandaki başarısıydı.

The Real Popstar; Armağan Çağlayan


Armağan Çağlayan'ı Türk halkı, Popstar yarışmasında tanıdı. Bazen çok sivri dilli, bazen çok kırıcı, bazen de yumuşacık kalpli, duygusal ve empatik birisi o.
İçindeki sanatçı kimliğinden midir, eşcinsel olmasından mıdır bilinmez ama çok yönlü birisi.
Şimdilerde Star kanalında yayınlanan "Son Ütücü" adlı programını canlı olarak sunuyor..

Sunday, September 24, 2006

queerasfolk

www.queerasfolk.uk.com
www.queerasfolk.es
www.queerasfolk.it

Benefits of Sucking


Dronio's Deviantart

www.dronio.deviantart.com

Magna Veritas

www.magnaveritas.net

Jim Verburg


Megamasal Tarkan

Tamam. Çok fazla birebir benzetme. Salakça bulabilirsiniz. Ama siz söyleyin. Adamı nasıl çekseydik? Türkiye'ye geldiği günden beri herkes peşinde, şarkısı Kuzu Kuzu dillerde. Her türlü kışkırtıcı fotoğrafı ortalıkta. Sorulmadık soru kalmamış. Belalı iş yani. Bir de zaten Sabah'çılardan kazık yemişim (teferuatını Gözlük'te okuyacaksınız). Daraldım. Dedim ki: Bir kuzu bul Ayşe! İki kuzuyu yanyana getir, görüntüle, işi bitir. Siz de bir zahmet okuyun işte...

(Ayşe Arman - Tarkan)

Neden ‘‘Hayır, ben gay değilim!’’ deme gereği hissediyorsunuz?

- Çünkü sürekli bunu soruyorlar. Hem de ilk günden beri. Hergün size de aynı şey sorulursa, sıkılırsınız! ‘‘Yeteeer!’’ dersiniz.

İncitiyor mu bu sizi? Yoksa ‘‘Ne düşünürlerse düşünsünler beni ilgilendirmiyor’’ mu diyorsunuz?

- Ben herşeyi yaşayabilirim. Yaşamış da olabilirim. Kimi ilgilendirir ki diye düşündüğüm oluyor ama...

Ne olur yani, ‘‘Küçük hayran kızlar protesto eder ve kaybolur’’ mu?

- Ne alakası var? Kaybolmazlar ki! Tam aksine, kendilerini bana daha da yakın hissederler. Ki böyle olduğumu söylemiyorum. Ben sadece ‘‘Bu benim hayatım’’ diyorum. Yoksa aksini ispat etmeye çalışır gibi bir izlenim mi verdim? Öyle olmayabilirim de olabilirim de...

Bu tür söylentileri sizce kim çıkarıyor?

- Erkekler! Kesinlikle. Kadınların umrunda bile değil. İlk günden beri yok küpemmiş, yok yırtık kotummuş...

Niye yapıyor erkekler bunu size?

- Bu sorunun cevabının ikimiz de biliyoruz.
XXX

Sadece sizi kıskandıkları için mi?

- Ben erkekler için bir tehlikeyim!

Onların beğendiği kadınları siz araklayabilirsiniz diye mi?

- Yooo. Onların sunduklarını yerle bir ediyorum da onun için!

Bu dedikodular çıktığından beri gaylar size alenen asılmaya başladılar mı?

- Oldu tabii. Bir kaç özel partide. Cilveleşmeye çalışıyorlar. Hiç işim olmaz!

Cinsel kimliğini açıkça ortaya koyan insanları takdir ediyor musunuz?

- Eğer o kişilik gerçekten kendini bulduğuna inanıyorsa, evet. Ama bunun dışında ortaya koymamalı. Yani kendini yeteri kadar tanımıyorsa, bilmiyorsa...

Ricky Martin'e de gay dendi...

- Evet çünkü onun da müziğini, şehvetini sunuşunda cinsiyetsizlik var. Bu cazip geliyor insanlara.

Hem kadınlara hem adamlara. Ben bir İbrahim Tatlıses değilim ki, sadece kadınlara maço maço yaklaşayım. Yıllar önce ‘‘Hem kadınım, hem erkeğim’’ demiştim ben. Kasdettiğim androjenlikti. Ricky'de de var bu. Sadece onda mı? Hayır, Michael Jackson, Prince, hatta Elvis Presley'de de var. Kendimi onlarla kıyasladığım sanılmasın ama benim sadece bir tarafı kışkırtır tavrım yok. Her tarafı kışkırtmak istiyorum ben. Prince, ki heteroseksüel olduğu tahmin edilmesine rağmen, sahneye topuklu ayakkabılarla çıkıyor. Adam kendini öyle rahat hissediyor. O zaman iyi dans ediyor, çalıyor, söylüyor. Ricky de dar pantalolar giydiği, belini açtığı zaman Ricky Martin oluyor. Benim için de öyle. Sahne başka bir yer. Tanrı'yla, müzikle bütünleşiyorsun. Kendimi en rahat hissettiğim halimle olmalıyım, değil mi? Kurallar yasaklar olmamalı. Ve amaç sadece bir tarafı kışkırtmak değil! Niye sadece kadınlara yalakalık edeyim? Erkekleri de es geçmemeliyim. Şarkılarımı herkese söylüyorum ben. Bana bir erkeğin de içi geçebilir, kadının da...

Kadın erkek ilişkisi içinde seks sizin için yüzde kaç yer tutar?

- Yüzde 100! Seksle başlar herşey. O kimya, o ten uyumu tuttu mu, gerisi gelebilir. Herşeyin seksle başladığına inanıyorum. Tabii ki duygular da önemli. Ama yeryüzünde birbirine ait bedenler var...

Peki sahnede yaptığınız hareketlerin içinde ne kadar seks var?

- Kışkırtılma oranına göre değişiyor. Hissettiğim şey izleyiciye erotizm olarak dönüyor.

Bakışlarınız sadece kadınları değil, herkesi etkiliyor. Sadece kadınları etkileyen bakışlara sahip olmak istemez miydiniz?

- Hayır. Herkes etkilensin. Erkekler de!

Türkiye'de bir erkek olmanın Avrupa'da ya da ABD'de erkek olmaktan farkı ne?

- Rahatlık. Giyim rahatlığı, fikrini söyleme rahatlığı, bir yerlerde dilediğin gibi dans edebilme rahatlığı. Suçlanmama rahatlığı, kategorize edilmeme rahatlığı. Ön yargısız yaklaşıyorlar insana yurt dışında. Türkiye'de hemen çamur atıyoruz.

Evililikten hoşlanmıyorsunuz, kafanızda çocuk meselesini nasıl çözüyorsunuz? Şu Madonna formülünü siz de istemiyorsunuz! Farklı insanlardan çocuk yapmak.

- Kimyamın tuttuğu her kadından çocuğum olsun isterim! Ciddi ciddi babalık ederim. O çocuklara da, kadınlara da sahip çıkarım. Ama savunduğum çok eşlilik ya da bir harem değil. İnsan düşünüyor tabii: Neden ömür boyu tek bir kadın? Yapamam ki. Bütün üretkenliğim, herşey biter.

Röportaj vermekten korktuğunuz oluyor mu? Her röportajda bir sınavdan geçtiğinizi düşünüyor musunuz? Öyle cevaplar vermelisiniz ki kitleler sizi onaylasın. Onaylamazlarsa kaybederim gibi...

- Eskiden korkardım. Artık korkmuyorum. Ama sıkıldığım oluyor. Hep aynı şeyler. Tarkan gay mi, değil mi?

Siz ne konuşulsun istiyorsunuz?

- Onu da bilmiyorum. Çok düşündüm. Batı'da insanlara daha çok ürettikleri üzerine sorular soruluyor.

Tepelerde bir yerlerdesiniz ya. Orası çok mu yalnız? Herkesi düşman gibi hissettiğiniz oluyor mu?

- Offf ne düşmanlar var! Çatlıyorlar. Taş üstüne taş geliyor üzerime. Orama, burama, kaşıma, başıma. Gerçi acıtmıyor, artık yaralayamıyorlar beni.

Hani ‘‘çişim var’’ demiştiniz kıyamet kopmuştu ya. Sizi törpülemiş mi oldular, ‘‘Artık mümkün değil böyle cevaplar vermem’’ mi diyorsunuz?

- Yooo. Alıp başımı gitmedim mi? Yine giderim.

Gazeteler fotoğraf beklerken, onların arasından bir kızla ele ele çıkmak komik ve sahtekarca gelmiyor mu size?

- Neden böyle bir yargıya varılıyor? Tarkan'ın her şeyi planlı deniyor. Öyle değil ki.

Belki de sizi olduğunuzdan daha zeki zannediyordur insanlar!

- Onların zannettiğinden çok daha zekiyim. Çünkü böyle küçük hesaplarla işim yok.
KOCA KAFA TARKAN

Boyunuzun kısa olmasını hiç kompleks yaptınız mı?

- Hayır.

Peki, kafanızın vücudunuza göre büyük olduğunu düşündüğünüz oluyor mu?

- Ne yazık ki oluyor! Kahretsin...

Bedeninizde hiç kompleks yaptığınız bir şey var mı?

- Yok aslında. Koca kafamla da barışığım! Bu arada boyum 1.65 ya da 1.68 değil, 1.73. Yeri gelmişken belirteyim!

Sürekli seks satıp satıp, ‘‘böğğğ’’ gelmiş olabilir mi size?

- Yok, bir şeyleri kaliteli ve estetik sunarsanız o hep var olacaktır. Bana ne zaman mı seksten böğğğ geliyor? Bazı televizyon kanallarını izleyince. Ama seksin suçu yok, insanların var. Bu kadar çirkin sunmaları gerekmiyor.

En uzun ilişkinizin şimdi evli olması size tuhaf geliyor mu?

- Yoo. Elif'e mutululuklar diliyorum. Çok klasik oldu ama... Nedense mutlu olmadığını hissediyorum. Bu sadece bir his.

En çok beğendiğiniz kadınların Türk kadınları olduğunu söylemişsiniz Duygu Asena'ya. Bu bir kompleksin ifadesi değil mi? İnsan Fransada'da kitapçıda çalışan bir kıza da aşık olamaz mı?

- Gelir gelmez söylemiştim bu lafı. Çünkü o zaman özlemiştim Türk kadınlarını ve Türkiye'yi. Şimdi aradan üç ay geçti, fikrim değişti. Şu an birlikte olduğum kişiyi tenzih ederek konuşuyorum.

Hiç psikoloğa gittiniz mi? Türkiye'de ya da New York'ta?

- Gittim. Hepimizin ihtiyacı var ve sürekli var aslında.

Sürekli gidiyorum demeye utanır mısınız?

- Hayır. Bir şeyleri çözmemiz, halletmemiz gerekiyor. Yeni kişiliklerimizi bulabilmeyiz. Ki benim buna çok ihtiyacım vardı, hala da var. Çok genç yaşta şöhret oldum. O genç adam olarak bu hayatta yaşamaya hiç hazır değildim. Evet, psikoloğum var, hala da görüşüyorum onunla.

Kadınların en çok hangi hallerinden şikayetçisiniz?

- Şu an birlikte olduğum kişi beni çok şaşırtıyor. Dolayısıyla genelleme yapmam doğru olmaz.
Ama daha önceleri, çok kuruntulu olmaları, diken üstünde olmaları, sürekli sorgulayıp, yargılamaları. Kendilerini bir türlü bırakamamaları.

Bu son kız neden farklı?

- Çünkü derdi yok benimle! Ne de bu camiayla...

Uzaydan gelmiş biri mi yani? Sizin Tarkan olmanız onun için farketmiyor mu?

- Farketmez mi? Ediyordur. Ama o daha çok benimle ilgili. Gerçek benle.

Bütün ilişkilerin başında insan böyle şeyler söylemez mi? Şunun şarasında kaç zamandır birliktesiniz...

- Doğru ama biz hiçbir şeyin ismini koymadık. ‘‘Sevgili miyiz? Biz ne yapıyoruz? Çıkıyor muyuz?’’ demedik. Sadece ‘‘Gittiği yere kadar’’ dedik. Beklenti yok. Yarın birbirimize ‘‘bay bay’’ da diyebiliriz. Ama tuhaftır, her geçen gün birbirimizi daha çok özlüyoruz.

Kadınlar sizin en çok hangi hallerinizden şikayetçi?

- Ben de Dr. Jackyl Mr. Hyde durumları var. Sonra Teraziyim. İçimde hem şöhretli Tarkan'ı hem de gündelik Tarkan'ı barındırıyorum. Ve bu ikisi arasında kalan bir erkek var. Kadınlar bundan rahatsız. Bir gün öyle, bir gün böyle olabiliyorum.

‘‘Dengesizim!’’ mi diyorsunuz yani?

- Günden güne azalıyor dengesizliğim.

Kadınlardan sıkıldığınız zaman hangi alanlara kaçıyorsunuz?

- Stüdyoya atıyorum kendimi. Ya da direkt erkek geyiğine kayıyorum. Kağıt, tavla, kulüplere gidip çapkınlık yapmak. Ama hep avucumuzu yalıyoruz!

Barbaros Şansal


Ben zaten top’um !

Terzi yamağı Barbaros Şansal’dan ilginç açıklama: Ben çiçek çocuğuyum, gey`im, geyikim..

Modacı Yıldırım Mayruk`un terzi yamağı` Barbaros Şansal, 3 Şubat`ta ekrana gelecek `Toplu İğne` isimli programı öncesi Şamdan Plus`a konuştu: "Toplu İğne adını gören herkes beni top olmakla suçlayacak ama ben zaten top`um! En tepedeyim". Pek çokları tarafından `deliyi oynayan bir strateji ustası` olarak tanımlanan Barbaros Şansal, Şamdan Plus`a verdiği röportajda, hem kendisini hem de 3 Şubat`ta Habertürk ekranlarına gelecek `Toplu İğne` isimli programını anlattı.

Kendisini `devrimci` olarak tanımlayan Şansal, TV programı bitene kadar kimseye röportaj vermeyeceğini de vurgulayarak, bakın neler söyledi: CANIM BÖYLE İSTEDİ* Canım sıkıldı; şımarıklık yapıyorum ve programcı olmak istiyorum. Canım istedi; yıldız olmak istiyorum. Canım istedi; kullanıyorum hayatı. Aslında ben kendi belgeselimi yapıyorum. Ölmek üzere olan gariban bir çocuk, terzi yamağı, hayatından kesitler sunuyor.

* Bilgiyi paraya çevirmeyi öğrenmen gerekiyor.
Ben 50 yaşıma kadar bunu öğrenemediğim için hep maddi sıkıntı çektim. Allah kimseyi attan indirip eşeğe bindirmesin derler, eşekten düşüp karpuza dönersin.* Türkiye`de şöhret olmak istiyorsan iki yolu vardır: Eğer moda dünyasındaysan Yıldırım Mayruk`a bulaşman lazım. Barbaros`a bulaşılmaz. Ben olsam bulaşmam... Onu geçin. Ha, sinema, müzik gibi, hani o içki masalarına şarkı söyleyen kadınlar erkekler gibi olmak istiyorsan da Hülya Avşar`a bulaşman gerekiyor.* Ben Yıldırım Mayruk`a bulaşmadım; birlikte yaşadım, birlikte çalıştım, birlikte istihdam yarattım... KDV ödüyorum... O da bana bulaştı ama yani... O da beni bulaştırdı. Yani vesile oldu. Asıl suçlu o! Yani beni yaratan, keşfeden, kendi kaybettiği özgürlüklerini bana armağan eden bir usta var hayatımda.

* Böyle ustalar yetişmiyor. Bende nerede onun yeteneği, onun ustalığı, onun sebatı. Ben çünkü daha böyle "Arım, balım, peteğim" olmalıyım. Daha bahar dalıyım, daha çiçek çocuğuyum, daha renkliyim, gökkuşağıyım, gay`im, geyikim filan... Ben daha böyle satıhta, sığ bir zeytinyağıyım...

AİLEMDE BİR BOK VAR* Derinden derine konuşuyor olmam; çift cinsiyetli kimlik, çift cinsiyetli zeka, çatışan id ve egodan kaynaklanıyor. Belki genetik olarak kromozomlardan gelen bir manyaklık var! Bilmiyorum ama var; bir bok, bir arıza var...

* Sekste yaratıcı değil bu ülke! O yüzden de hiçbir şeyde yaratıcı değil. Yani dehalar, düşünceler insanlarla yaratılır. İnsanları yaratan da sekstir. Gerçekten aşk evliliği, aşk meyvası denen şey ise farklı. Ben aşk meyvasıyım mesela.